19 Ocak 2014 Pazar

Müzik ruhun gıdasıdır

Birisi bana blog yazdığım için bir gün New York'da bir rock korosuna katılacağımı söylese, evet tabii Amerika da aya stüdyoda çıktı derdim... Amerika %99.9 aya stüdyoda çıkmadı (rüzgar olmayan ortamda o bayrak niye dalgalanıyordu bilemem:P) ama ben 33 yaşımda bir rock korosunda şarkı söylemeye başladım, ve bunun tek sebebi blog yazıyor olmam! Ne alaka di mi?

Alaka şu ki bundan yaklaşık beş ay önce bir email aldım. Mail Kadıköy Anadolu'da bir üst dönemimdeki bir kızdan gelmişti (Haha insanın arkadaşından bir kız diye bahsetmesi tuhaf ama hikayenin akışını bozmamak için şimdilik böyle devam edelim). Kadıköy Anadolu ismini okuyunca hemen gözlerim açıldı. Mailin yazarı New York'da yaşadığını, bir gün google'a rastgele Kadıköy Anadolu ve New York yazıp arattığında benim bloğuma denk geldiğini, bloğumu baştan sona okuduğunu ve hikayelerimizin çok benzediğini, bir gün buluşup bir şeyler içmekten çok mutlu olacağını söylüyordu. Şimdi böylesine samimi ve sıcak bir maili zaten normalde geri çevirmezdim, ancak söz konusu olan Kadıköy Anadolulu olunca cevap vermekte bir dakika bile tereddüt etmedim. (Aaah ahhh şu içimize işlemiş KAL sevgisi!)

Uzun lafın kısası Pınarla Downtown'da yaptığımız ilk buluşmanın beş saat sürmesinden New York'da yeni bir arkadaş kazandığımı anlamam uzun sürmedi. O günden beri fırsat buldukça ve Deniz izin verdikçe buluşmaya çalışıyoruz. Buralarda insanlarla ortak bir geçmiş yakalamak, belli bir frekansı tutturmak çok kolay değil, o yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum, ve iyi ki de blog yazmaya başlamışım diyorum! 

Gelelim musiki kariyerime :) Geçen haftalarda aktivite bulmak konusundaki çabam ve hayatıma renk katma ihtiyacımla ilgili blog yazımı okuduktan sonra Pınar bana mesaj attı (Yine dönüp dolaşıp blogdan çıkıyor her şey). "Aktivite demişken sana bir teklifim var, nasıl karşılarsın bilmem ama burada bir rock korosu var, oyle profesyonel degiller, rock-pop bilinen parçaları söylüyorlar, istersen beraber ona katılalım" dedi. Tamam ben genelde arkadaş çevremde çabuk gaza gelen biri olarak tanınırım ama bu emaili okur okumaz offff ne güzelmiş, hadi yapalım diye cevap atarak kişisel tarihimde bir gaza gelme rekoru kırdım.

Bu hevesime başta Meriç de anlam veremedi. Sanırım bunda hem onun bu koro olayına pek sıcak bakmaması hem de benim daha önce bu konuya ilgim olableceğine dair hiç bir ipucu vermemiş olmamdı. "Ne yani sen şimdi gerçekten bir koroda şarkı söylemek mi istiyorsun?" diye defalarca sordu, ben de bir ara kendimi sorguladım ama yok her düşündüğümde bu fikir daha da sevimli geliyordu. Ve sonunda gözümü karartıp ilk provaya gittim. Ve çoook eğlendim. Meğer ben yıllarca içimde gizli gizli bir koro sevdası büyütmüşüm de haberim yokmuş... Provalar Nisan'a kadar sürecek ve Nisan'da iki tane konserimiz olacak. Şimdiden heves yaptım, ve her salıyı iple çekiyorum. Umarım sonunu getirebilir ve burada kendi konser videomu koyduğum bir yazı paylaşabilirim. O zamana kadar koronun geçmiş dönemlerinden bir şarkı ile idare edelim...