23 Eylül 2012 Pazar

Gecen bir yilin ardindan...

Evet post-Turkiye travmami atlattim, artik blog yazilarima kaldigim yerden devam edebilirim. Ekim 7'de Amerika'daki bir yilimi devirmis olacagim. Gerci evlenip New York'a tasinmadan once bir ayligina, sonrasinda alti ayligina buraya gelmisligim olmustu, ama onlarin hic birinde burada yasiyorum diye dusunmemistim, eve donus gununu bekleyen bir misafir gibiydim o zamanlar. Simdi ise -ne kadar surecegini bilmesem de- burada yasadigimi hissediyorum, Turkiye'den buraya geri gelirken evime gidiyorum diye dusunuyorum.

Burada kaldigim surece neleri yadirgadim, neleri takdir ettim, nelere hala alisamadim, nelere adapte oldum soyle bir aklimdan gecirdim bugun. En onemli fark kulturel ozellikler tabii ki. Herhangi bir yerde karsilastiginiz insanlarin ayak ustu, belli bir amaca yonelik olmayan konusmalarini basta cok garipsiyordum mesela (buradaki tabiriyle small talk). Trende ineceginiz duragi beklerken yaninizda duran kiz sizi soyle bir suzdukten sonra "Hey I liked your boots!" (botlarini sevdim!) diyebilir. Starbucks'da defterinizi kitabinizi toplayip kalkarken yaninizda oturan adam "I hope you're done with your work" (umarim isini halletmisindir) dediyse amanin bana yaziyor hemen kacayim demenize gerek yok, zaten yaziyorsa bile sizden bekledigi tepkiyi almazsa israrci olmayacaktir. Ya da biletinizi kontrol eden konduktor "How are you doin' today ma'am?" dediginde sizden o gun basinizdan gecenleri anlatmanizi beklemiyordur... Basta bu tur beklenmedik sohbetlere karsi hazirliksiz yakalansam da artik ayak uydurdugumu hatta hosuma bile gittigini soyleyebilirim. Tanimadigimiz insanlari yoklarmis gibi saymamiz gerekmiyor sonucta, gundelik hayatta onlarla kisa da olsa iletisime girmek toplum icinde yasadigimizi hatirlatiyor bir nevi.


Alisamadigim ve israrla anlayamadigim bir ozellik ise insanlarin toplum icinde, bar/tren/restoran/metro gibi akliniza gelebilecek herhangi bir kamuya acik mekanda inanilmaz derecede yuksek sesle konusmalari. Bunu baslarda ergenlere has bir davranis saniyordum, icip icip orda burda bagira cagira konusuyorlar diye dusunuyordum. Ama hayir.. Genci yaslisi herkes birbirine bildigin sagir muamelesi yapiyor. Hani biz Turkiye'de turistler bizi anlasin diye bagira bagira abartili bir sekilde konusuruz ya bazen, iste karsimizdaki turist Amerikaliysa bu davranisimizi hic yadirgamadiklarina eminim artik!




Kabullendigim ama alismak istemedigim bir diger Amerika'ya has ozellik de restoranlardaki porsiyon boylari. Ben cocukken Turk kanallarindan birinde bir asci yemek kitabi tanitimi yaparken "olculerimiz bardakla kasikla..." derdi, bunu Amerika'ya uyarlayacak olursak "olculerimiz kazanla kepceyle, iceceklerimiz kovayla ficiyla..." demek uygun duser herhalde. Bu yemek kulturunun yan urunu olarak dogan ve takdir ettigim diger bir aliskanlik ise yemegi bitiremediginiz takdirde "take home" (eve paket) yaptirabilmeniz. Isin guzel yani bunu tabaginizda iki lokma etiniz kalsa bile talep edebiliyorsunuz, hatta garson size kendisi soruyor. Aman kalmasin, of puf diye diye tabaginizdakini bitirmeye calismaktan ya da yiyemediklerinizin cope atilmasindan cok daha iyi bir uygulama bence...

Hmmm baska baska... Evet bir de kilolu ve zayif insan algisi.. Amerikalilarin bu zayif/sisman insan algisini cok sevdim, ilk geldigim gunden beri hic yadirgamadim, hatta hemen kabullendim! Cunku bu algi sayesinde, 1.75 boyum ve 65 kilomla bana burda skinny diyorlar (siska!).. Evet 30 yasimdan sonra da siska diye anildim ya artik olsem de gam yemem.. En son doktora gittigimde hemsireye son zamanda biraz fazla mi kilo aldim acaba dedigimde hayir hic korkma zaten siskasin dediginde yanagindan sap diye opesim geldi, hatta soyle bir daha soyle diyecektim de davranis bozuklugu teshisi ile beni baska bolume gondermesin diye sustum.

Hazir kilo ve boy demisken, kesinlikle ogrenmeye direndigim ve anlamak istemedigim bir diger sey de Amerikalilarin agirlik, uzaklik ve sicaklik olcu birimleri. Havanin 85 derece olmasi bana baslarda hic bir sey ifade etmiyordu mesela. Simdi simdi oldukca sicak oldugunu anliyorum ama yine de tam olarak kac derece oldugunu soyleyemem. Ya da terazide 143 pounds oldugumu gorunce cildirmali miyim sacimi basimi mi yolmaliyim bilemiyordum, simdi sadece kendi kilo araligimi pounds olarak ezberledim, rahatladim. Onun disinda Meric marketten arasa domatesi iki pounds mu uc pounds mu alayim dese oyle kaliveririm, ne biliyim uc bes tane al iste derim herhalde. Keza inch foot... Ayak olcumu ya da boyumu soylemek zorunda kaldigim durumlar disinda inchi, feeti agzima almiyorum... Hatta bunlarin Amerikalilarin sirf biz dunyadan farkliyiz, bakin olculerimiz bile farkli hih diyebilmek icin uydurduklari seyler oldugunu dusunuyorum, ve siddetle kiniyorum :) Starbucks bizim evden kac feet otede hic bir zaman hic bir fikrim olmayacak iste, hih...

Simdilik aklima gelenler bunlar. Bunlari buraya tasinmamin yildonumunde yazsam daha anlamli olabilirdi ama blog yazmanin bir kurali da bir sey aklina dustu mu yazacaksin bekletmeyeceksin ki buyusu kacmasin. Yakinda gorusmek uzere...