Mad Men'i ilk izledigimde pek isinamamistim. Sansima izlemeye basladigim bolum de vasat bir bolumdu, Don Draper bir is gorusmesi icin sehir disindaydi ve bolum sadece onun uzerine kurulu gibiydi. Diger onemli karakterleri, ofis hayatini, birbirleri ve aileleri ile olan iliskilerini, New York'un 60'lardaki yasam tarzini cok fazla gosterememisti. Amerika'ya bu gelisimde ise tam anlamiyla bagimlilik yapti...
Burada aksam yemeklerimize eslik eden birkac dizi var. Once 30 Rock ile basladik (ki hala aklima geldikce donup eski bolumlerini izliyorum, zira Tina Fey'e hayranim!), sonra Meric sayesinde Breaking Bad'e sardik. Aslinda Breaking Bad'e dizi olarak bakmiyorum. Bir iki bolumden sonra Breaking Bad benim icin cok uzun oldugu icin bolumlere ayrilmis bir film gibi oldu. Hic tereddut etmeden su ana kadar izledigim diziler arasinda en basarili senaryo, cekim ve oyunculuk diyebilirim. (Bilmem hatirlar misiniz Malcolm in the Middle'da baba rolundeki Bryan Cranston'i? Kendisi Breaking Bad'de basroldeki Walter White karakteriyle dokturuyor, kariyerinde zirve yapiyor! Adamin nasil bir potansiyeli varmis da biz farketmemisiz)
Breaking Bad'in yeni sezonu maalesef Kasim'dan beri bir turlu baslayamadi. Burada TV kanallari iddiali dizilerini diger iyi dizilerle cakistirip ilgiyi dagitmamak, reklam ve reyting kaybetmemek icin bazi donemlerde belli dizileri bekletebiliyorlar. Breaking Bad'i de bu nedenle bilinmez bir sureligine nadasa aldilar, dort gozle geri donmesini bekliyorum! Bu arada Breaking Bad'in biraktigi boslugu neyle doldurabiliriz diye dusunurken Mad Men'in yeni sezonu basladi. Meric diziyi izlerken goz ucuyla kesmeye basladim diziyi, acaba bir sans daha versem mi diye. Iyi de etmisim. Hani bazi kitaplar vardir, ilk sefer okumaya kalkistiginizda bir turlu icine almaz sizi, bitiremeden bir kenara birakirsiniz. Sonra aradan zaman gecer, tekrar bir denemeye karar verirsiniz, bu sefer hayatiniza anlam katan kitaplardan biri oluverirler bir anda (Benim icin buna en guzel iki ornek: Kara Kitap ve Tutunamayanlar). Iste Mad Men ile yasadigim deneyim de ayni boyle oldu. Tekrar izlemeye basladigimda dizinin sadece reklam piyasasinda donen acimasiz rekabet, 60'larin New York yasantisi ve karmasik duygusal iliskilerden ibaret olmadigini gordum. Butun bunlarin yaninda Mad Men insanlarin yuzyillardir degismeyen varolussal kaygilarini ele aliyor; kariyer hirsi, yaslilik, olum korkusu, aile ve cinsellik temalarini cok ince ayrintilarda yansitiyor. Herhangi bir bolumu izledikten sonra internette donen yorumlari okudugunuzda bolumde ustu ortulu ne kadar farkli gondermeler oldugunu, her bolumun aslinda butunu tamamlayan anlamli bir parca oldugunu goruyorsunuz. (Ornegin Lady Lazarus bolumunu izlerseniz, ardindan da su degerlendirmeyi okursaniz ne demek istedigimi cok iyi anlarsiniz)
Madem uzerine bu kadar konustum, diyaloglarin sizi nasil icine aldigini gostermek icin tadimlik ufak bir parca sunmak da sart oldu...
Hiç yorum yok: